ASKERLİK ANILARI 14
YEMEKLERİMİZ
Muhabere Yedeksubay Okulu’ nda yemek yönünden bir sıkıntımız yoktu. Bize ait özel mutfağımız ve sivil aşçımız vardı. Aşçımız işinin ehli olarak nefis yemekler yapardı. Aşçımıza “ALTIN KEPÇE” lakabını uygun bulmuştuk. Sabahları kahvaltı, öğle ve akşam da en az üç çeşit yemek çıkardı. Ankara’da iyi vasıftaki bir lokantanın yemeklerinden hiçbir farkı olmadığı gibi onlara da on basardı.
Sabah kahvaltısında çayımız en az 1 metre çapındaki yemek kazanlarında yapılır, kupalarımıza kepçe ile doldurulurdu. Atatürk Orman Çiftliği’nin paket tereyağının yarısı bir kişinin istihkakı idi. Yemediğimiz tereyağlarını akşam yatakhanede soba üzerinde kızarttığımız ekmeğe sürerek yerdik. Ekmeğimiz de her gün taze olarak askeri fırından gelirdi. Çok lezzetli bir ekmekti.
En sevdiğimiz yemek kuru fasulye idi. Kuru fasulye yanında mutlaka pilav da olurdu. Kuru fasulye çıktığı günler mutfakta kuru soğan kalmazdı. Soğanları yumruklayarak parçalar yerdik. En sevmediğimiz yemek de ıspanaktı. Nedense ıspanağı iyi yapamazlardı. Suda haşlayıp bol sulu olarak servis edilirdi. Ispanak yemeğine renginden dolayı “ antifriz” derdik. O gün yemekhaneye giden çok az kişi olur, acemi birliği içindeki lokantalara giderdik.
29 Ekim 1967’ de Cumhuriyet Bayramı törenine katılmış, Ankara Hipodromunda resmi geçitte yürümüştük. Bayramdan önce hipodromda iki kez provaya gitmiştik. Prova günleri bize tavuklu özel yemek çıkmıştı. Bizi tembihlemişlerdi; provada karşılaştığımız Tank Okulu Yedeksubay talebelerinden kürdan isterdik. “Bu gün tavuk yedik de, acaba kürdanın var mı?” Tankçılar bizim tavuk yediğimize inanamazlardı. Yedikleri yemeklerden memnun değillerdi.
Tuzla Piyade Yedeksubay Okulunda da bizim kalitemizde yemek çıkmadığını oradaki arkadaşlarımız anlatırdı. Tuzla’ da bir de su sıkıntısı varmış. Susuzluktan gazozla sakal tıraşı olurlarmış.
Muhabere Yedeksubay Okulunda eğitim yaptığımızdan dolayı bizler şanslıydık. Diğer okulların yanında bizim okulumuz adeta bir kolejdi.
Mehmet Hamurkâroğlu